Türkiye AB ilişkilerinin niteliğini kavramak ve bu ilişkilerin gelecekte Türkiye'ye vereceği biçimi görmek için; olay ve olguların geçmişten gelen ve bugünü kapsayan tarihsel bir bütünlük içinde ele alınması gerekir. 19. Yüzyıl sömürgeciliğini Osmanlı Devleti'inn çöküşünü batı'nın bu çöküşteki rolünü Anadolu işgalini Türk Devrimi'ni 20. Yüzyıl emperyalizmini ve yarım yüzyıllık Yeni Dünya Düzeni'ni kavramadan; AB'ni anlamak ve ilişkilere Türkiye yararına yön veren politikalar üretmek olası değildir. Kapsamlı bir toplumsal bunalım içinde Türk halkı sürekli yoksullaşırken bağımsızlığı ayakta tutan ulusal direnç noktaları yok edilirken ve yoğun bir kültürel yozlaşma yaşanırken; ulusal çözülmeyi hedef alan uygulamaların "batılaşma" ya da "çağdaşlaşma" adına ileri sürülebilmesi ve bu tutumun devlet politikalarına dönüşmesi Türk ulusunun yaşamakta olduğu toplumsal trajedidir. Tarih ve ulus bilinci yoksunluğundan kaynaklanan acıklı durum; ulusal varlığın korunmasında "sonsuza" dek sürmesi mümkün olmayan tehlikelerle dolu olumsuz bir süreç oluşturmaktadır. Türkiye'nin "AB'nin neresinde olduğunu" anlamak için Baltalimanı'ndan Tanzimat ve Islahat'a Kemalist Devrim'den günümüz geri dönüş uygulamalarına dek uzanan bir yolculuğun yapılması ve olayların tarihsel bütünlük içinde ele alınması şarttır. Bu yapılmadan yaşanan olumsuzluklara karşı önlem almak ve Türkiye'nin geleceğine yön vermek mümkün olmayacaktır.