Dünyadaki en sağır edici ses acı çeken bir mazlumun
suskunluğudur...!" diyor büyük imam Hz. Ali. Acı çeken
bir mazlumun feryadına kulak tıkamak acılara karşı
duyarsızlaştırır insanı ve zamanla insanlığından utanır hale
getirir. Bizim kulaklarımızı ise mazlumların sesi bizi çoktan
sağır etti. Çocuğunu çatışmada kaybeden bir annenin
suskunluğunu zorla evlendirilen bir genç kızın hayallerini
kocasından sürekli dayak yiyen bir bayanın ruhunda açılan
yaraları sevmediği yaşlı bir adama satılan kızın yüreğindeki
daralmayı çöplerden topladığı ekmeklerle karnını
doyurmaya çalışan bir insanın ruhunda kopan fırtınayı
bile anlayamıyoruz. Ramazanda birkaç iftar vermek ve
bazı dini ritüellerle kendimizi tatmin edip sorumluluktan
kurtulacağımızı sanıyoruz. İman ettik demekle sınanmadan
cennete gitmenin hayallerini kuruyoruz.
Toplumsal olayları değerlendirirken haksızlığa taraf
olduğumuzu bile fark edemiyoruz çoğu kez. Benzer olayları
değerlendirirken ölçütlerimizin veya vardığımız sonuçların
farklılaşıyor oluşu olgularla değil zihnimizde biriktirdiğimiz
tarihsel önyargılarla ilgili olduğunu unutuyoruz.
Aynı Kitaba inanan insanlar olduğumuz halde yetersiz
bilgilerimize dayanarak diğerleriyle acımasızca tartışmaktan
ve kalplerini kırmaktan tedirgin olmuyoruz. Bazen ayetleri
bağlamından kopararak yorumluyor bazen de bir konu
hakkında Kuran bütünlüğüne dayanmayı ihmal ediyoruz.
Bu da tartışmalarımızı kısırlaştırıp karşımızdakine üstün
gelmek için yapılan savaşa dönüştürüyor.