Özelde Edirne Darülhadisi genelde ise Darülhadisler Osmanlı'nın en üst payeye layık gördüğü medreselerdir. Keza müderrisleri de sair meslektaşları arasında aynı itibarı görmüşlerdir. Bu durum Osmanlı'nın Hz. Peygamber'e ve onun sünnetine bakışının önemli bir göstergesidir. Osmanlı'nın başarısını bir anlamda bu bakış açısında aramak gerekir. İlk ciddi örneklerine Selçuklular döneminde rastlanan Darülhadisler İslam'ın Peygamber sevgisi ile ayakta duracağını çok iyi bilen Osmanlılar tarafından nitelik ve nicelik olarak geliştirilmek suretiyle devam ettirilmiştir. Osmanlılar'ın ilk dönemlerinde idari merkez İznik ve Bursa'da birer Darülhadis inşa edilmiş ve hadis ağırlıklı İslami ilimler öğretilmiştir. Merkezin Edirne'ye intikalinin ardından da Sultan II. Murad tarafından burada hemen bir Darülhadis tesis edilmiştir. Gerek başta II. Murad ve kendisinden sonraki sultanların bu ilim merkezine atfettikleri önem ve verdikleri değerden gerekse İslam dünyasının çeşitli ilim ve kültür merkezlerinden yetişen kıymetli simaların bu medreseye gelip ders vermesinden kısa süre içerisinde Edirne Darülhadisi gözde bir medrese haline gelmiş Osmanlı ilim geleneğinin oluşmasında mühim bir yer işgal etmiştir. Osmanlı ülkesinin dört bir yanından gelen talebe burada yetişerek yine ülkenin her tarafına dağılmış ilim ve Hz. Peygamber sevgisini neşretmiştir. Osmanlı üzerinde yapılan çağdaş araştırmaların daha ziyade siyasi ve askeri konulara yoğunlaştığı; ilmi kültürel ve kurumsal tarihin ihmal edildiği günümüzde Edirne'de II. Murad'ın tesis ettiği Darülhadisi kuruluşu gelişmesi ve öğretim kadrosu ile tetkik eden bu çalışma önemli bir boşluğu dolduracak ve Osmanlı'nın ilim dünyasına ışık tutacak mahiyettedir.