Korsanlar Seyir Defteri Tutmaz "Vazosunu Kıran Çiçek" ile açılıyor; yazmanın hem de bir kurgu ile dünya yaratmanın gerilimini haber veriyor. "Bulanık Sular" insanın varlığını hissettiği aşkla derinleşiyor. "Salyangoz Mevsimi"nde benliği bütünüyle kaplayan ele geçiren bir derinleşme karşılıyor okuyucuyu. "Estella" bir ömrü kuşatan veya yankısını geleceğe yayan bir çığlık. "Çakıl Taşları" anıların akıntısıyla incelen yaşı belirsiz birinin kendine kapanması kendindeki "Işıltı"yı görmesi.
"Masum Bir Yeni Yıl Kartı"na yurt olması istenen "Kullanılmamış Yaşamlara" karışan veya o yaşamları karıştıran "Korsanlar Seyir Defteri Tutmaz" bilgisini içselleştiren "Küçük Hanım" geliyor sonra. İğneye düğümsüz geçirilmiş bir iplik gibi anlatıcının yaşamını birleştirirken onun zihnini delik deşik eden "Küçük Hanım".
"Devinimsiz Bir Rüzgârgülü" özlemin âşinâlığın ve bahtsızlığın bilgisiyle bekliyor: Uzakları özlemin hazzı "Orion"da bir benzeri olduğu duygusu "Böcek"te ve bahtsızlık "Carettaconus"ta anlaşılıyor. Bilen bir "Rüzgârgülü" bu o yüzden devinimsiz.
"Gölgenin Sahibi" yaşananlardan geriye kalanların sadece onların da değil daha yaşarken geriye ne kalacağını hisseden öznenin biriktirdiklerinin ağırlığını taşıyor. "Duvarlar" "Tabela" ve "Taş"... Hepimizin gelip gelip tosladığı insanın çözümü buldum dediği anda çözümde boğulduğu yolun sarpa sardığı ânın öyküleri.
Korsanlar Seyir Defteri Tutmaz'da kurulan dünya çizgisel değil döngüsel. Döngüyü yaşamın ta kendisi var ediyor ve bunu anlayan özne de anıların çekiminde hep derinlere gidiyor. Ergin Çiftçi öyküyü hem klasik hikâye anlatma hem de modern bir kurmacaya ulaştırma yönüyle biliyor. Ama onu asıl belirginleştiren öykü yazdığını hissettirmeyen içtenliği ve anlatımındaki şiirsellik. Cümlelerinde Türkçe'nin çiçeklendiği hemen hissediliyor. Üzgün bir çiçek belki ama benzerini bulduğu kişiye çok yakışacağına hiç kuşku yok.