Hiç kuşku yoktur ki Mahmûd Devletâbâdî son kırk yılın en başarılı yazarlarından biridir. O Cây-i Hâlî-i Sulûç ve Sulûk gibi uzun romanlar yazmaya başlamadan önce de roman yazma yeteneğini uzun öyküler yazarak göstermiştir. Şimdiye dek eserleri ile ilgili yazılmış inceleme kritik edebî eleştiri türünden eserler çok az olmasının yanısıra bu incelemeler yüzeysel kalmıştır. Devletâbâdî romanlarının çoğunda fakir ve yoksul sınıfın ruhsal ve maddî zemindeki güçlüklerini göstermeye çalışmıştır. Devletâbâdî ciddiyet ve çalışkanlıkla edebî yaratıcılıktaki kendi yerini İran ve bir miktar da dünya edebiyatında tespit eder. Onun romanları bir prizma gibi farklı açılardan tartışılmaya muhtaçtır. Tarihî ve toplumsal ortamların onun eserlerinde hissedilebilen refleksleri vardır. Okur onun eserlerini okumakla Horasan bölgesinin yaşam detaylarını anlayabilir. Göç ve hicret Devletâbâdî'nin eserlerinin tekrarlanan önemli temalarıdır. Cây-i Hâlî-i Sulûç onun ilk romanı olup köylü bir ailenin yoksulluğunun hikâyesidir ve son romanı olan Sulûk romanını dört yıl içinde yazmış ve irfanî-felsefî roman hissini okuyucuya aktarmıştır. Aşk yalnızlık ve ölüm Sulûk romanının özellikleridir ve yazarın bu konulardaki düşünceleri bu kelimelerin olduğu cümlelerde saklanmıştır. Devletâbâdî'nin romanları birçok karakterden oluşur ve yazar bunları farklı yöntemleri ve kendi tecrübeleri ile karıştırıp gerçek ve inandırıcı karakterler yaratır. Roman çağdaş dönemde özel bir yere sahip olduğundan biz bu çalışmayı bu yazın türünü Devletâbâdî özelinde incelemeye ayırdık. Zira roman günümüz insan yaşantısına uygun düşen en uyumlu edebî türdür.