20. yüzyılın 70-80'li yıllarının İslam'ın siyasi tarihi ve Müslümanların siyasi düşünce tarihinin en önemli dönüm noktalarını teşkil ettiği geleceğin gözler önüne sereceği bir hakikattir. Bu dönüm noktasının ne tür bir gelecek hazırlayacağı bir tarafa dursun; önemli olan büyük bir değişimin vuku bulmuş olması ve ister İslam dünyası ister uluslararası düzeyde çeşitli ve pek çok tecrübeyi arkasına almasıdır.
Bu noktadan yola çıkarak şunu söylemek gerekir ki ister bir din ister tarihi kültürel ve sosyal bir gerçek olarak İslam'ın geleceği hâlihazırdaki durumla tamamen bağlantılı bir haldedir. Bu da İslam'ın geçmişinin özellikle yeniçağa giriş tarzı ve buna gösterilen reaksiyonlarla ilgili karşıt tepkiler ve taşıdığı deruni imkân ve kapasitelerin doğurduğu bir sonuçtur. Bu üç faktör özellikle de son faktör mevcut durumun ortaya çıkmasında en önemli rolü oynamış olup bunu gelecekte de sürdürecektir.
Önemli olan bu süreçte İslam'ın yaratıcı ve değiştiricilik payının belirleyici bir rol oynadığının unutulmamasıdır. İslam tarihinin ve bu arada çağdaş İslam'ın değişimlerini bu dinin beceri ve yetenekleriyle onun dolaylı ve dolaysız etkilerini dikkate almadan inceleyen ve onu sadece mevcut değişimleri kapsayan tarihi kültürel ve sosyal bir gerçekten ibaret görüp; zikredilen özelliklerinin yanı sıra başlı başına bağımsız yaratıcılık ve faaliyetleri de olduğunu dikkate almayanlar hiç de az değildir. Oysa başta İslam gelmek üzere semavi dinlerin değişimlerini bu son noktayı dikkate almadan değerlendirebilmek imkânsızdır.