Kaderin gerçekleşmesi için insanın aklının durması gerekiyor...
Yirmi altıncı yaş günümde 13.30 sularında kapım çaldı. Soğuktan sümüğü burnunda donmuş kara kuru bir oğlan çocuğu elinde tuttuğu zarfla eşikte belirerek "Abla bunu sana verecekmişim" dedi. İki kelam edemeden zarfı elime tutuşturan çocuk koşarak merdivenlerden inip sırra kadem bastı.
Mektubu elime aldığımda yıllar içinde maruz kaldığı nem sebebiyle ıslak gibi duran ucu yırtılmaya başlamıştı bile. Kelebeğin kanadını tutar gibi itinayla tutarak masaya serdim kâğıdı. Nakış gibi işlenmiş satırlar Sevgili Neva diye başlıyor Reng-i Dil imzasıyla bitiyordu. Okudum bir daha okudum bir daha okudum. Okuduklarımdan geriye Çin işkencesine benzer o meşum sual kaldı: "Ben kimim?"
Neva'nın gerçekte kim olduğu sorusunun cevabını bulması için kalan son kapsül ustasına ulaşması gerekiyordu. Hiç tanımadığı hayatta olup olmadığını dahi bilmediği annesinden aldığı mektuptan anladığı buydu. Hayatının sırrı "telakigâh" denilen yerdeki bir zaman kapsülünün içinde saklıydı.