Günümüzdeki çatışma ortamları bir önceki yüzyıla oranla daha karmaşık ve daha değişken bir durumdadır. Devletlerin yanı sıra asimetrik tehdit olarak görülen devlet dışı aktörlerin de sahaya inmesiyle durum daha da karmaşıklaşmış savaş ve barış hali ayırt edilemez olmuştur. Bununla birlikte mücadele yöntemlerinde de önemli değişiklikler yaşanmıştır.
İstihbarat simetrik ve asimetrik tehditlerle mücadele için üzerinde değişimin yaşanmasının şart olduğu alanlardan birisi ve belki de en önemlisidir. Geleneksel savaşlarda önemli bir yer tutan klasik İstihbarat yöntemleri toplum-merkezli çatışmaların yoğunlaşması ile birlikte farklı bir hal almıştır. Özellikle Afganistan Suriye ve Irak gibi halk ile iç içe gerçekleştirilen harekatlarda çatışma bölgesindeki kültüre ilişkin bilginin toplanması analiz edilmesi ve hareket tarzının buna göre şekillendirilmesi harekatın başarısı adına oldukça önemlidir.
Genel olarak çatışma alanlarında hasmın askeri kapasitesini savaş yeteneğini çarpışma gücünü ve yeteneklerini anlamaya yarayan Askeri İstihbarat ön planda iken kültürün görünen ve görünmeyen yüzünün ortaya çıkarılmasına yönelik bilgileri içeren Kültürel İstihbarat büyük oranda göz ardı edilmiştir. Halbuki simetrik veya asimetrik tehditlere karşı verilen her mücadelenin başarısı çatışma bölgelerinde yer alan halkın desteğinin kazanılmasına dayanır. Özellikle Afganistan harekâtı göstermiştir ki yerel halkın kalpleri ve zihinleri kazanılmadan salt askeri istihbarat teknikleri ile sağlanan tedbirler yeterli olmamıştır. O halde kültüre ilişkin analiz edilmiş ve kullanıma hazır bilgiler ne tür bir istihbarat tekniği ile elde edilebilir?
Bu sorunun cevabını bulabilmek için gerçekleştirdiğimiz araştırmalar bizi Kültürel İstihbarat ile tanıştırmıştır. Evrensel çapta gerçekleştirilen tüm askeri harekâtlarda kullanılabileceği düşünülen Kültürel İstihbarat bu kitabın ana konusunu oluşturmaktadır. Kültürel farklılıklardan dolayı düğünlerde gerçekleştirilen silah atışlarının tehdit yerine kültürel bir ritüel olarak algılanması ve düğünlerin kan gölüne çevrilmesinin önlenmesi belki de Kültürel İstihbaratın varlığı ile sağlanabilecektir.