Osmanlı Devleti yeraltı ve yer üstü madenleri bakımından zengin bir ülkeydi. Bu zenginlikler içinde maden suları (Miyah-ı Madeniyye) ayrı bir öneme sahiptir. Özellikle Anadolu geçmişten günümüze maden suları bakımından dünyada hatırı sayılır bir yerdedir. 19. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı Devleti maden sularını değerlendirmeye başladı. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!" felsefesinin bir tezahürü olarak Osmanlı Devleti maden sularının işletilmesinde birinci derecede halkın faydasını düşünmüştür. Devlet kamu hizmetlerinin bayındırlık faaliyetlerinin ve sosyal yardım hizmetlerinin yürütülmesine kaynak sağlamak adına maden sularından faydalanmıştır. Bu durum Cumhuriyet Dönemi'ne de intikal ederek sosyal devlet anlayışı sürdürülmüştür. Önemli maden su kaynakları Türk Kızılay Cemiyeti (Hilal-i Ahmer) tarafından işletilmiş elde edilen gelirle Türkiye'de ve dünyada yardım hizmetleri yürütmüştür. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e maden suları kaynakları üzerinde sadece devlet faaliyet sürdürmemiş aynı zamanda müteşebbisler de faaliyet göstermişlerdir. Şifai ve kaliteli Türk maden suları ülke içinde olduğu kadar ilke dışında da ün yapmıştır.
Türk maden sularının kalitesi şifai unsurları ve tarihi tecrübesi gibi sebepler maden sularını dünya pazarlarına taşımıştır. Bu çalışmada "Sıhhate Pek Nafi ve Faidelidir" ve "Hülasa Âbı Hayattır" şeklinde ifade edilen Türk maden suların ülkede ve dünyada sağlık ve iktisadi potansiyeli ortaya konulmuştur.