"Kız Kulesi'nden Galata'ya Ayasofya'dan Sultanahmet'e uçsuz bucaksız bir Yadigâr'dı İstanbul attığın her adımın altında bambaşka bir hayalden doğan.
Fatih'in Hezârfen Çelebi'nin Sinan'ın Mustafa Kemal'in hayallerinde var olan toprağına akan her bir şehidin kanıyla can bulan bir mucizeydi İstanbul her yeni gün bambaşka bir masala yuva olan.
Ve o mucizelerdi bu topraklarda destanlar yazdıran o destanların kahramanlarına ilham olan.
**
"Mucizeler vardır Ahmed. Onlara inanıp inanmamak bir seçimdir. Akılsa inandıkların için savaşmak onlar için çaba göstermek adına vardır."
**
İstanbul'un yadigârları arasında hayallere dalan yepyeni masallar keşfeden Alperen bu yolculuğu sırasında sadece tarihini ve ülkesini değil kendi benliğini de keşfe çıkmıştır. Attığı her adımda kendi mucizesini arayan Alperen geleceğin onun için sakladığı masallara ulaşmaya çok yakındır.
Fakat kendi masalını yazmak için önce bu topraklarda yaşayan masalları dinlenmesi gerekiyordur.
**
"Peki ama neden?" diye sordu bu defa Ahmed "Bu çok tehlikeli değil mi?"
Gülümsemesi dudaklarından düşmeden bir elini hafifçe Ahmed'in omzuna koydu Hezârfen Çelebi. Boşta kalan eliyle yerden bir avuç toprak aldı "Bu toprağı görüyor musun Ahmed?" diye sordu toprak yavaşça avuçlarının arasından akıp giderken. "Bu toprak için işte. Ne yapıyorsam onun için yapıyorum. Dedemden dedenden bu toprak için savaş veren her bir karışı için canını feda etmeye hazır herkesten yadigâr bu toprak için. Allah'ın rızasıyla bu topraklar için en ufak bir faydam olacaksa varsın canım kurban olsun bu yadigâra."
O an inandı Ahmed ona.
Ufacık bir toprak parçası için dahi olsa bu vatana canını feda etmeye hazır adama baktı ve inandı.
Hezârfen Çelebi uçacaktı."