Tanrı'nın bizimle konuşabildiği tek dildir kader...
Balat'ın evden eve gerilen iplere asılı çamaşırlarıyla renklenen çıkmaz bir sokağında gözlerimi dünyaya açmışım. Doktorum Baytar Ekrem'in beni bacaklarımdan aşağı sallayışıyla çığlığı bastığımda bir bahar sabahıymış. Beni geleceğime hazırlayan doktoruma belki de teşekkür etmeliydim; sayesinde büyüdüğümde beni yine tepeden aşağı sallayacak adamlara karşı ilk bağışıklığı kazandığım için...
Babam ben doğarken yoktu. Doktorun dışında elimi ilk tutan anneannemdi.
Meğer o gün babam evi terk etmiş. Bana bir hoşça kal bile demeden! Kelimelere dökememiştim ama farkındaydım eğer doğarken baba kucağına verilmiyorsan hayat seni hiçbir erkeğin kucağına kolay kolay koymuyor.
Bunu çok sonra anlayacaktım.
Her kızın hayalidir diye başlar hikâye... Genç kız sonunda tam da istediği gibi bir hayata kavuşacaktır. Sanki o çabalamamış bir mucize olmuştur... Nisan Nesin'in hikâyesi böyle başlamadı sanki böyle de bitmeyecek. Çünkü kendi kendisini büyüten çocukların hikâyeleri Tanrı'nın sol eliyle yazılır.
Bir AVM inşaatından çıkan cesetler...
İşadamı Durmuş Adalet'in tuhaf vasiyeti...
Ve bir anda sır olan sevgilisinin peşine düşen Nisan'ın iki erkek arasında savrulması...