Bu kitap Balkan Savaşları esnasında Sâtı Bey tarafından Darülfünûn konferans salonunda 1913'de verilen beş konferans metninden meydana gelmektedir.
"Vatan insan gibi bir beden ile bir ruhtan bir maddiyat ile bir maneviyattan müteşekkildir. Vatanın bedeni; toprağı dağları ovaları nehirleri gölleri denizleri havası suları şehirleri ormanlarıdır. Ruhu ise; üstünde yaşayan insanları birbirine bağlayan onların genel görünüşlerini manevi bir aile içtimai bir şahıs haline getiren müşterek hisler ve fikirler hatıralar ve emeller arzular ve endişelerdir.
Vatanperverlik işte bu manevi şahsı sevmek ve ona hizmet etmektir. Onun gerek bedeninin ve gerekse ruhunun gerek maddiyatının ve gerekse maneviyatının ilerlemesini ve yükselmesini istemek bu uğurda çalışmak ve icap ederse fedakârlık yapmaktır.
Çocuklara ve halka vatanı sevdirmek onları vatana hizmetten ve vatan uğrunda fedakarlıktan zevk alır bir hale getirmek için ne yapılmalıdır?
Bu hususta en evvel göz önüne alınması lazım gelen esas: Vatanperverliğin zihni bir mülahaza akli bir muhakeme neticesi olmayıp; kalbi bir muhabbet derunî bir içgüdü neticesi olduğudur.
Bu itibarla vatan muhabbeti; aile muhabbetine valide muhabbetine benzer. Bilirsiniz ki insan annesini etraflıca düşünüp taşınarak ve muhakemeye uyarak değil içten gelen bir hisse göre sever. Gerçekten düşününce insan bu muhabbete birtakım sebepler bulur. Bu muhabbetin makul olduğunu anlar hatta bir vazife olduğunu da takdir eder. Şu kadar var ki validesini sevmeye esasen daha böyle muhakemeler yürütmeye kabiliyet sahibi olmadan evvel başlar. Onu sebebini düşünmeden ve bilmeden yalnız "anne" olduğu için sever. Düşünüp taşınarak ve muhakemeden doğan muhabbet hakiki bir muhabbet değildir. Annelerini kendilerine baktığı için yahut güzel olduğu için sevenler hakikatte onu sevmiyorlar demektir. Hakikatli evlatlar annelerini valide muhabbetine sebep olarak gösterilen şeyler mevcut olmasa bile anneleri kendilerini dövüp kovsa -kendilerine bakmasa- bile sevmekte devam ederler.
Vatan muhabbeti de böyledir. Hakiki vatanperverler vatanlarını bir tefekkür düşünce ve muhakemeye göre değil deruni bir içgüdüye bağlı olarak severler. Kalplerinde vatanlarına karşı -sebebini tamamen tayin edemedikleri- elinde olmayan bir bağlılık hisseder. Vatanlarını ancak "vatanları" olduğu için severler..."
Mustafa Sâtı Bey