Niyâzî-i Mısrî hem etkileyici karizmatik kişiliğiyle hem de telif ettiği eserleriyle 17. yüzyılda Osmanlı coğrafyasında önemli yeri olan sıradışı bir sûfî mütefekkir ve şâirdir. Hayatından anlaşıldığı kadarıyla Mısrî mala-mülke makam mevkiye tamah etmeyen son derece sade bir hayat yaşayan mütevâzî bir derviş; doğru bildiği şeyleri padişah dâhil kimseden korkmadan söyleyebilen hatta gerektiğinde padişah ve vezirlerin isimlerini vererek onlara çok ağır eleştiriler yöneltebilen cesur bir entelektüeldir.
Niyâzî-i Mısrî Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin Makâlat'ında sistemleştirdiği "4 kapı 40 makam'ı da aşamalarıyla içselleştirmiş bir mutasavvıf olma özelliği taşımaktadır. Niyâzî-i Mısrî Hazretleri Alevi-Bektaşi irfânını İrfân Sofraları adlı eseri başta olmak üzere diğer eserleri aracılığıyla da gönüllerimize sermektedir. Geride bıraktığı 76 yıllık ömründe; manevi deryaları aşabilmiş halden hale geçip pişebilmiş bir tasavvuf bilgesi ve Ehl-i Beyt aşığı olan Niyâzî-i Mısrî'nin tasavvufi görüşlerine ve Ehl-i Beyt'e karşı duyduğu derin muhabbetten damlaları siz araştırmacıların eleştirilerine sunmaya çalıştık. Şüphesiz ki Niyâzî-i Mısrî gibi bir mutasavvıfın görüşlerini bir kitapla sınırlamanın güçlüğünü yaşa dığımızı da ayrıca ifade etmek isteriz. Yine hatırlatmak isteriz ki: "Hata ve noksanlıklar biz kulların; 'kusursuzluk' ise sadece ve sadece Hazreti Hakk'ın payındadır."