İçinden geçtiğimiz 2002 yılı 'sevdalımızın' doğumunun yüzüncü yıldönümü. Onun için 'onunla barış ilan eden Türkiye Cumhuriyet' i de dahil olmak üzere' onu kişiliğinden dünya görüşünden etinden ve kemiğinden yani sınıfından koparak her türlü uydurmayı ve karalamayı bir yarış halinde gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Onu bir ahir zaman peygamberi kılığına sokup 'yaşasaydı şöyle derdi yaşasaydı böyle yapardı yaşasaydı bana aşık olurdu'ya kadar her şeyini tartıştıklarını düşünüyorlar. Sanatını bir meta derekesine düşürmeye çalışıp ardından onun metalaşmayı savunduğunu bile yazabildiler söyleyebildiler. Onu bir savaş savunucusu yapabildiler. Ama onun ülkesinde onun haraç mezat satılmasına onun bir ahir zaman peygamberi kılığına sokulmasına onun bir playboy yapılmasına 'hayır' diyenler vardı. Onlar bu ülkenin komünistleriydi elbette. Düşünü düş bilen kavgasını kavga bilip sürdüren sevdasını sevdası bilip yaşayan ve yaşatan insanlar...
Bu kitap Nâzım Kültürevi'nin Nâzım Hikmet'in doğumunun 100. Yılı dolayısıyla gerçekleştirdiği bir paneller dizisinden oluşuyor.
Şükran Kurdakul'dan Orhan Alkaya'ya kadar değerli katılımcıların Nâzım Hikmeti bütün yönleriyle incelediği bir kitap