Tanzimat Fermanı'yla birlikte Batı medeniyeti dairesine giren Osmanlı toplumu siyasal sosyal ve kültürel alanlarda birçok değişiklikle karşılaşır. Toplum geleneksel yaşam ve değerlerin yanına Batılı zevk ve anlayışı da eklemleyerek düalist bir tavrın oluşmasına imkân sağlar. Bu anlamda yüzyıllar boyunca varlığını devam ettiren klasik Türk şiirinin karşısına Batı şiirine öykünerek yazılan metinler çıkarılır. Bu şekilde eski ve
yeni şiir örnekleri edebiyatta eski-yeni tartışmasının doğmasına neden olur. Gençler yeniyi savunan şair olarak Ekrem'i görürken eskiyi devam ettiren şair olarak da Muallim Naci'yi kabul ederler. Ekrem ile Muallim Naci arasındaki eski-yeni tartışması şairlerin sağlığında başlayıp ölümlerinden sonra da taraftarları arasında tüm yoğunluğuyla devam eder. Birçok edebiyat tarihinde Naci eski şiiri devam ettirmek isteyen ve yeni şiire cephe alan bir şair olarak görülür. Bu anlamda Nilüfer İlhan Alişanzade İsmail Hakkı'nın Naci'nin ölümünden iki yıl sonra (1311/1895) yazdığı Osmanlı Meşâhîr-i Üdebâsı adlı eserini Latin harflerine aktarmasını yaparak Muallim Naci'nin şiir ve sanat anlayışıyla ilgili yapılan bir incelemeyi dikkate sunar.
İlhan kitapta metinle ilgili kısa bir değerlendirme yazısı kaleme alır. Bu yazıda Alişanzade İsmail Hakkı'nın dil ve sözlük çalışmalarıyla ünlenen Muallim Naci'nin şiirlerini çok yönlü ele aldığını ortaya koyar. İlhan'a göre İsmail Hakkı; Naci'nin şiirlerindeki ciddiyet ve hakikati öne çıkarmakla yeni şiir anlayışında hâkim bir duygu olan romantizme karşı olan tavrını gösterdiği gibi Naci'nin eski şiirden beslendiğini Batı şiirini çok iyi bildiğini ancak taklit etmediğini belirtmekle eski-yeni tartışmasında Naci'den yana bir tutum sergiler. Bu bağlamda İlhan İsmail Hakkı'nın tarafsızlığını yitirdiğini söyler.
İlhan değerlendirmesinden sonra İsmail Hakkı'nın Muallim Naci ile ilgili yazdığı metnin Latin harflerine aktarımına yer verir. İsmail Hakkı incelemesine Naci'nin kısa bir hayat hikâyesine değindikten sonra onun şair yönünü ortaya koymak amacıyla bu eseri kaleme aldığını ifade ederek başlar. Naci'nin şiirinin kaynaklarına klasik şairlerden Baki'den etkilendiğine şiirindeki pastoral unsurlara eski ve yeni tarzda yazdığı şiirlere dikkat çeker. İsmail Hakkı Naci'nin şiirinden hareketle "taklit" "klasik" ve "idil/pastoral" gibi kavramları açıklamaya çalışarak edebiyatta eğitici bir rol üstlendiğini gösterir. Naci'nin eski şiiri savunmadığını ancak Batılı şiir örnekleri verilirken eskiye cephe almadığını kökleriyle bağını koparmadığına işaret eder. Naci'nin eski ve yeni anlayışla yazılan şiirlerini incelerken beğeni ve yergisini ortaya koyar. Bu bağlamda İsmail Hakkı Naci'nin şiiri ve sanat anlayışıyla ilgili verilen peşin hükümleri değiştirmek ister.
İlhan metnin çeviriyazısı kısmında; Arapça ve Farsça sözcüklerin yazımında aslına bağlı kaldığını yabancı kökenli sözcüklerin okunuşunda metnin dikkate alındığını ancak dipnotlarda eleştirmen şair ve yazarın orijinal isimlerini yazdığını belirtir. Çalışmanın sonuna bir sözlük de ekleyerek okuyucuya kolaylık sağlamayı amaç edinmiştir.