"Dar Vakit Günleri"i yayımlanalı yirmi yıl kadar olmuş. İlk iki baskı varsaydığımız okurun "idrâk"ine sunulmuş; bir tutanak bir belge acı ve zor bir sürecin anıları olarak tarihin sicil defterine geçmişti. "Bin yıl sürecek" denilen süreç sürgün yedi ve köprülerin altından çok sular geçti. Siyasal değişim ve dönüşümler yaşandı. Bu toprakların asal değerlerini bilmek inanmak ve savunmak anlamında "yerli"; yine bu topraklarda kökleşmiş usul üslup ve içtenlikle tecellisinin kemâli anlamında "İslâmî" söylem nisbî bir "özgürlük" vasatına kavuştu. (...)
İnsanı kimliksizleştiren varlığı anlamsızlaştıran yeryüzünü mülkü görüp insansızlaştırmaya çalışan egemen kötülüğün estirdiği kıyıcı fırtınanın önündeki barikata bir katkıydı "Dar Vakit Günleri".