Memlûkler dönemi şairlerinden İbn Hicce el-Hamevî acısı ve tatlısıyla dolu dolu bir hayat yaşamıştır. Yoksulluğu da zenginliği de tatmıştır. Savaşa da şahit olmuştur barışa da. Ömrünü seyahatlerle geçirmiş farklı şehirler ve bu şehirlerin insanlarını tanımıştır. Siyasî çekişmeler neticesinde şehirlerin ve insanların yok olduğunu görmüş ama kendisi olabildiğince bu çekişmelerden uzak durmaya çalışmıştır. Makam ve mevkî bakımından zirvede olduğu dönemlerde dostlarını ve hatta evladını kaybetmenin acısını tatmıştır. Doğduğu şehir Hamâ'ya özlemi ve aşkı hiçbir zaman bitmemiş ve bu şehirde hayatının son demlerini ilim ve edebiyatla meşgul olarak geçirmiştir. "Kalem gibi mızrağını çektiğinde çelik zırhlı kalpler ona ancak hokka oldu" dizesinde görüldüğü gibi Kahire'de uzun yıllar ifa ettiği kâtiplik mesleğiyle şiirleri arasında adeta bir bağ kurmuştur.