Dua her dinde her dilde ve her inançta varlık bulmuş metafizik bir güçtür. Hatta belli bir ilahi inanca dayanmayan ideolojilerde bile evren ile iletişim kurmanın ve evrenden belli istekleri talep etmenin önemli bir yoludur.
İslam inancında da duanın özel bir yeri vardır. Kur'an'ın ilk sayfalarında "Sabrederek ve namaz kılarak (Allah'tan) yardım dileyin." (Bakara 45) denilmekte ve insanlar duaya teşvik edilmektedir. Yine "(Ey Muhammed!) De ki: "Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!" (Furkan 77) mealindeki bir ayet ile duanın önemi anlatılmaktadır.
Hz. Peygamber "Kaderden sakınmak kaderi def etmez. Lakin salihlerin duası nüzul etmiş ve edecek olan elem ve musibetleri def etmeye ve kaldırmaya çare olur. İş böyle olunca ey Allah'ın kulları dua ediniz." diyerek duanın gücüne işaret etmiştir.
Duanın önemi kişinin durumuna göre değişir. Bu manada duanın büyüğü ya da küçüğü olmaz. Kişinin ihtiyaç duyduğu şeyi Rabbine anlatması onun için önemlidir. Bunun başkaları için bir anlam taşımaması o kişinin duasının önemini ve değerini azaltmaz. Peygamber bu durumu şöyle anlatmıştır: "Sizden herkes ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin. Hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin."
İslam inancında da dua etmenin sınırlanmış belirli ve özel bir tarzı yoktur. Dua kişinin kendi durumuna maddi - manevi niteliklerine ihtiyaçlarına yaşadıklarına - yaşamadıklarına göre değişebilen ( değişmesi gereken) ve kişinin kendi ile Rabbi arasında cereyan eden özel bir iletişim yöntemidir.
Bununla birlikte Hz. Aişe "Resulullah özlü duaları tercih eder diğerlerini bırakırdı." diyerek peygamberin dua tarzını özetlemiştir. İşte bu kitap Kur'an ayetlerinden özlü dualar çıkarılmak suretiyle oluşturulmuştur.