"Türkiye'de uzun yıllar itleri umutsuzluğa düşürdüm. Yoktular benim için. Havlayışlarını duymadım. Aktarsalar dinlemedim. Komşunun köpekleri havlamış. Bana ne? Benim avluma girerlerse düşünürüz diyorum.
"Şimdi dışardayım. Çok şey değişmez. Şöyle diyorum:
"-Sovyetler komşum. Bizden beğenmiş yahut kör tesadüfle iki köpek almışlar. Beslemiş büyütmüşler. Bir de seslerini uzağa işittirmek için minareye ezan hoparlörü takar gibi tam '' Sahibinin Sesi'' biçiminde bir megafon takmış boğazlarına. Bu 'Bizim' köpekler her sabah akşam uludukça bana da havlarlarmış. Karşılığım basit:
''Komşumun köpeği uludu diye ben kendi evimde kendimi hırsız mı sayarım? Yoksa komşuma mı kızarım? Hayır. Komşuma it gerekmiş. Beğendiğini seçer. İtlerin havlaması benim komşumla aramı neden açsın? İt itliğini yapar insan insanlığını.
''...Bırak köpekleri havlasınlar diyorum. Düzelmezler.''
Hikmet Kıvılcımlı (Günlük Anılar/s.347)