"Halit Ayarcı gülmemek için dudağını kıstı.
- İnanmayan bir adamla çalışmak dünyanın en güç işidir.
Artık bunalmıştım.
- Bütün dediklerinizi yapıyorum. Bu yetişmez mi? İnanmaya ne lüzum var?
- Hiçbir şey yapmayın yalnız inanın. Bize bu yeter...
Halit Ayarcı bu sefer gerçekten hiddetliydi:
- Çünkü bana evvela inanç lazım. Saf kalbe bu işin doğruluğuna inanç... Siz çürümüş insansınız... Eski ruhsunuz! Hayata inanmayan insanla çalışılmaz. (...) Tarih günün emrindedir. (...) Bütün mesele şuradan geliyor: Kendinizi zamanınızdan üstün görüyorsunuz... Entelektüel gururu. Ben bütün hakikatleri bilirim demek istiyorsunuz! Hayır azizim öyle bir şey olamaz. Bir insan bütün hakikatleri bilmez bilemez..."
Ahmet Hamdi Tanpınar Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde göründüğünden daha ironik ve derin bir bakışla zamanı romanın odağına oturtuyor. Eski bir zamandan yeni bir zamana ve böylece aynı zamanda eski hayattan yeni hayata geçişi; ince mizahi şaşırtıcı bir üslupla sorgularken her iki hayatın kurumları arasındaki geçişe dikkat çekiyor.