Alaylı bir gülüşün peşinden:
─ İstemedin mi sen değil miydin bana; oku adam ol diyen. Okudum adam oldum işte.
─ Evet oku adam ol dedim. Para kazanıp kazandığın paranın kölesi ol demedim.
Parasız adam mı olunurmuş ve yahut doğrulukla para mı kazanılırmış?
Sözümü kesmeyi bırak artık Cemil! Saygısızlığın lüzumu yok!
Bir an için sadece karşılıklı bakıştılar. Melek hala yeniden sözlerine devam etti:
─ Oğlum ben yalnızca gururlu bir şekilde haram lokma yemeden saygınlığımla yaşamak istiyordum. Senden ne para istedim ne de konfor.
Cemil iyiden iyiye gülmeye başladı.
─ Demek saygınlıkla öylemi?
─ Evet saygınlıkla gururla onurla şerefle...
Bavulun içinde kalan paraları eline alıp savuran Cemil:
─ Haram lokma benim de elime değmedi. Saygı diyorsun anne. Saygı dediğini bu lânet olası dünyada parası olan adam görür. Paran yok ise sen hiç bile değilsin!
Takati kalmayan Melek hala artık Cemil'in değişemeyeceğini anladı. Bin bir zorlukla ayağa kalkarak kapıya yöneldi. Şaşırmış olan Cemil nereye gittiğini anlamaya çalışıyordu. Kapıyı açan Melek hala Cemile döndü. Kısık sesiyle:
─ Parası olan olamayan adamlar diyorsun. Ne hazindir ki sen parası olan adamdan önce adam olunması gerekildiğinin farkında bile değilsin. Paranın kölesi olmuşsun. Anladığım odur ki ben sadece eşini yitirmiş bir dul değil oğlunu da parada yitirmiş bir anaymışım.