1940'lı yılların ortasıdır. Henüz Cumhuriyetimiz emekleme devrindedir. Halk Kurtuluş Savaşı'ndan sonra İkinci Dünya Savaşı'nın da getirdiği sıkıntılarla baş etmeye çalışmaktadır.
Darende'nin sayılı ailelerinden biri olan Köroğlu ailesinin reisi Acar Ağa dört erkek evlat babasıdır. Evlenen oğullarının ise hep kız çocukları olmuştur.
Acar Ağa erkek torun hasreti çekmekle beraber kız torunlarını da çok sevmekte ve korumaktadır. Büyük oğlunun ilk kızı Ceren'e ise daha fazla düşkünlüğü vardır.
Ceren; çok güzel o devre göre son derece kültürlü bir genç kızdır. Erzincan depreminden sonra Darende'ye yerleşen komşuları Muallim Turan ve ailesi dikkatini çekmiş önceleri duyduğu ilgi büyük bir aşka dönüşmüştür. Duyguları karşılıklıdır.
Bir süre sonra evlenen çift bu aşkı sadece bir gece yaşayabilir. Çünkü Turan Ceren'e takıntılı ve hasta ruhlu komşu oğlunun iftirası ile hapse atılır. Hapishanede ve buradan çıkışı sonrasında yaşadığı olaylar Turan'ın ruh sağlığını bozmuştur. Hayatından çok sevdiği Ceren'e artık elini dahi sürememektedir.
Turan içini döktüğü ünlü bir psikiyatriste "KADERİMİ BEN YAZMADIM" der.
Gerçeğe dayalı bu hikâye anlatılamaz. Okumak ve okurken de "Bunlar olabilir mi?" diye düşünmek gerekir.