Minik kızım güzel meleğim Gemma bir daha bana
dönmemek üzere kaçırıldığı gün henüz iki aylık bir
bebekti. Aynı gün içimdeki yaşama sevinci de bir
daha dönmemek üzere beni terk edip gitti. Gemma'yı
kaybettikten sonraki tüm günlerim hatta yıllarım onu
aramakla ve ondan en ufak bir iz bulmayı bekleyerek geçti.
Her sene kızımın doğum gününde sahile gidiyor ve
kızım için yazdığım bir mektubu bir cam şişe içinde
denize bırakıyordum. Belki bir gün dalgalar onu bana
geri getirir diye...
Derin bir nefes alıyordum belki kızımın kokusu
denizin kokusuna karışmıştır diye...
Bebeğinin babası Alan kızları Gemma'yı kaçırıp
kayıplara karışmıştı. Verity kızını bulmak için tüm
acısına rağmen ayakta kalmak zorundaydı. Hayat
devam ediyordu ancak Gemma'nın boşluğu ne
yaparsa yapsın dolmuyordu.
Verity yine de bir gün kızına kavuşacağına dair
umudunu hiç yitirmiyordu.
Çaresiz bekleyiş sürerken Gemma'nın ortadan
kayboluşu gibi aniden gelen bir telefon Verity'nin
içinde on altı yıldır sönmeyen ateşi söndürecekti.
Gemma sonunda bulunmuştu.
Verity hayatının en güzel haberiyle mutluluktan
uçarken babası tarafından kaçırılan ve yalanlarla dolu
bir hayat yaşayan Gemma'yı zor günler bekliyordu.