Çocukluğumda kış günleri penceremizin önüne yağan karın üzerinden kelebek gibi iz bırakmadan yürüyerek sarayına giden bir prenses olmayı düşünürdüm. Nasıl oldu da ipek gibi karlar üzerinde tüy hafifliğinde yürüyen bu saf çocuk bastığı yeri çökerten ayaklarını çamurlara beleyen gaddar bir canavara dönüştü anlayamadım. Ebemkuşağından yapmış olduğum köprüler üzerinden yalınayak yürüyerek geçerken aşağıdaki insanları kıskandırdığım günler ortadan kayboluverdi. Ne olduğunu olayların nasıl geliştiğini ben de anlayamadım. Işte ondan sonra hep sevgiye zayıf aşka ezik yaşadım. Uysal başımı koyabileceğim güçlü güvenli bir omuz bulamadım. Sadece bana ait olan bir erkeğin limanına demir atamadım. Şu görmüş olduğun perişan bedenimi hayat mı eskitti ben mi hırpaladım bilemiyorum...