Üst kata uzanan ahşap merdivenin dönemeçli basamaklarını ağır ağır çıkarken bir zamanlar ona her yaklaştığımda içimi saran çocuksu sevinci düşünüyordum. Kalbimi yerinden çıkaran heyecanı... Su yeşili gözlerinin derinliklerinde bulduğum yaşam iksirini ve şimdi tüm bu duyguların nasıl yerini tamamen nefrete bıraktığını..
adım adım yavaş yavaş her basamakta azalırken mesafeler. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım. öyle bir nefes ki sanki bir daha asla böyle bir nefes almayacaktım. Belki de son nefesim olacaktı... Titreyen bedenimde son kalan cesaretimi toparlayıp içeri girdiğimde pencerenin önünde sessizce duruyordu. Derin düşüncelere dalmış gibiydi. Geldiğimi fark edince yavaşça döndü. Beni gördüğüne nedense hiç şaşırmadı.Sanki geleceğimi biliyor beni bekliyordu...
Sustuhiç bir şey yapmadı. Öylece baktı. Loş odaya tütün ve alkol kokusu hakimdi. Fakat sarhoş değildi.
Baktı...ilk gözlerini sevmiştim. su yeşili gözlerinin derinliklerinde parıldayan bahar sevinci şimdi yerini karanlığa bırakmıştı. Üşüyordum bakışlarının soğuk sessizliğinde.
"Neden neden?" diye sorma dedim gözlerime. dinlemedi.
"Artık ne önemi var ki dedi gözleri... Ne söylesem boş"
"Söyleme zaten sadece sus" dedi gözlerim.
Sustu
Kalbim acımıyordu hayır (!) Fakat gözümden istemsizce iki damla yaş akıyordu.
Sustuk... Bir tek cümle bile kurmadan. Sanki durmuştu zaman. Durmuştu saatler yelkovanlar akrepler. Artık sadece bir an vardı. Sadece bir an... Gözlerinde dolup dolup boşalan anlamsız bir boşluk. yitirmişti her şey tüm manalarını. Anlamını bilmediğim şarkılar söylüyordu yüreğim. Buz kütlesine dönmüştü bedenim.
Ellerim tetikte ben yalvarmasını bekliyordum ama yapmadı. Ne bir adım ileri ne de geri gitti. Yüzünde korku yerine küçük bir tebessüm belirdi ve gözleri hala gözlerim deydi..
1912 yılında Selanik'in kaybıyla birlikte her şeyini kaybeden ve İstanbul da yaşayan dayısının yanına sığınan genç bir kızın işgal yıllarını konu alan Meşrutiyetten Cumhuriyete uzanan esrarengiz yaşamıyla birlikte sürükleyici bir aşk hikayesi anlatılmaktadır.