Yürüyordu Erhan. Nereye gittiğini bilmeden. Rahatlaması için temiz havaya ihtiyacı vardı. Sabiha ile gezdiği yerlere uğramamak için gayret ettiğini uzun zaman sonra anladı. Ama sonunda Sarayburnu'na geldiğini ve denize baktığını fark etti karşıda Kız Kulesi'ni görünce. Hemen geri döndü. Bir ruyasını hatırlamıştı. "Ondan bir temas gibi rüzgar beni bürür de/ Tutmak tutmak isterim onu göğsüme alıp/Bir türlü yetişemem fecre kadar yürür de/ Heyhât o bir ince ruh bense etten bir kalıp" diyordu şair kulaklarının dibinde.
"Doğru şu anda o artık bir ruh ve ben etten bir kalıp. Hakikat bütün çıplaklığı ile karşımda duruyor." Tekrar yürümeye başladı.
Kızıl bir rüzgar sanki cehennem istikametinde isiyor gibi yüzünü yakıyordu. Nereye baktığını ve neyi gördüğünü bilmeden insanların şaşkın bakışları arasında onlara çarpa çarpa özür bile dilemeden yürüyor yürüyordu...