Abastuman çok yakındı. Kısa sürede vardı köye. Abastuman'da gördüğü manzara Sahan'dakinden daha kötü idi. Daha vahimdi. Orası daha viran bir halde idi. Sokaklar cesetlerle doluydu. Cesetlerden başka kimse yoktu. Issız mı ıssızdı! Acaba köylü baskına karşı direnmiş miydi? Çatışmaya girmişlerdi de bunun için mi ölü sayısı çoktu! Abastuman büyük bir köydü. Burada Sovyet askerlerle köylü çatışmaya girmiş olabilirdi. Köylü gitmemek için direnmiş olabilirdi. Aklına Yunusbeg geldi. Yiğit bir adamdı! Acaba Yunusbeg baskına karşı direnmiş olabilir miydi? Ben olsam ne yapardım diye geçirdi içinden. Sonra cesetler arasında Yunusbeg'i aradı. Yüzünden tanıması mümkün değildi. Tanınmayacak halde idi. Ceketinin iç cebinden kırmızı bayrağın ucu görünüyordu. Yunusbeg her zaman Türk Bayrağı'nı koynunda taşırdı. Bayrağı görünce cesedin Yunusbeg'e ait olduğunu anladı. Ağladı. Çok ağladı. Öfkesini dindiremedi. Bayrağı Yunusbeg'in koynundan aldı. Güzelce katladı. Öptü alnına götürdü. Kendi koynuna soktu. Sahan Köyü'nden alıp sakladığı toprak gibi Türk Bayrağı'nı da vatan bildi. Onu da sonsuza kadar saklayacaktı.