Tarih açısından çok kısa sayılacak on yıl kadar bir zaman aralığında tüm yirminci yüzyıla damgasını vuran bir dönem sona erdi. Son on yıldır yeni bir dönemden söz ediliyor. Dönem gerçekten de yenidir. Ancak tarihsel dönemlerin açılış ve kapanışları tiyatro sahnesinde yapılmıyor ve yeni dönemler eskilerinden bıçak keskinliğiyle ayrılmıyor. Bu yüzden tüm süreçlere ve solun durumuna da süreklilik ve kopuş diyalektiği içinde yaklaşmak gerekiyor. Dönem tartışmayı ve üretmeyi dayatıyor. Tartışma ve üretimin Türkiye solunun nasıl bir evrensel ve ulusal teorik-pratik miras devraldığı hangi toplumsal-sınıfsal temeller üstünde yükseldiği ortak ve farklı karakter çizgilerinin hangi noktalarda ortaya çıktığı daha da önemlisi solun ne için hangi temel sorun ve sorulara yanıt vermek için var olduğu soruları ekseninde yürütülmesi gerekiyor.