Elinizde tutmuş olduğunuz bu roman; geçmişe hatıralara eski günlere eski güzel insanlara bir nevi saygı duruşunda bulunuyor. "Kayıp Cennet" yorganların evde dikildiği ezik domateslerin salça olduğu portakal kabuklarının atılmayıp reçel yapıldığı eskimiş pantolonların ters yüz edilerek yeniden dikildiği; herkesin daha fakir daha hüzünlü ama daha mutlu olduğu 60' lı yılların Türkiye' sinde 1967 Adapazarı depreminde annesini ve kız kardeşini enkaz altında bırakan iyi kalpli bir delikanlının hayallerinin peşinden gidişini anlatıyor.
Yazar; "Kayıp Cennet" 'te deprem sonrası yıkıntılar içinde kalan bir şehri tüm gerçekliğiyle resmederken her şey bitti denilen bir anda bile umudun tükenmediğini gösteriyor. "Kayıp Cennet" 'in kahramanı Tarık yıkılan evinin tam önünde hayata sıfırdan başlarken bir yandan hava subayı olma hayalini devam ettiriyor bir yandan da en olmadık zamanda güzel bir kıza fena halde aşık oluyor. Öyle olunca da insan ister istemez kendine soruyor:
En kötü anınızda bile aşk mümkün mü?