20. Yüzyıl sonlarında pek çok toplumsal bilimci modernliğin ulaşabileceği en yüksek zirveye eriştiğini savunuyorlardı. Bu gözlem belki de bir gerçeği ifade ediyordu ancak propaganda çağdaş dünyanın işleyişinde öylesine yaşamsal bir rol üstlenmiştir ki en basit günlük faaliyetlerin bile onuz olması düşünülemez. 20. Yüzyılın son on yılına girildiğinde demokratik siyaset serbest Pazar ekonomisi ve yaygın popüler kültür gibi modern uygarlığın temelini oluşturan değer ve uygulamaların artık sadece Batı'da egemen olmadıkları ve tedricen dünyanın dört bir yanına yayıldıkları gözlemlenmeye başlanmıştır.