Her şehrin bir hikâyesi vardır. O şehirlerde yaşayan insanların ise binbir hikâyesi vardır. Kimi sessizce kimi de var güçleriyle seslenerek bu hikâyeleri duymanızı isterler. İşte burada onların görevi biter ve eli kalem tutanların yazma yükümlülüğü başlar. Bu bazen hikâyedir bazen şehir mektuplarıdır bazen de Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir'i gibi şehirlerin asıl ruhunu yakalayan bir edebiyat anıtıdır. A.Turan Alkan'ın Sivas'ı anlatan Altıncı Şehir ile şehzadeler şehri Amasya'yı hikâye eden Yedinci Şehir bu ruhun iz düşümleri olan değerli eserlerdir.
İşte adını güzel Rize'mizin o doyumsuz yeşil - mavisinden alan Güzel Aylar Zamanı - Yeşil Mavi Hikâyeler'in asıl gayesi; bu boşluğu doldurmak kültür varlığımızın önemli bir öğesi olan Karadeniz insanını olduğu gibi yansıtmak ve bu bakir sahada bir kibrit çakarak başka eserlere ilham kaynağı olabilmektir.
Kitabın ilk on üç hikâyesi genelde Rize dışında yaşayanların doğduğu topraklara veya ana baba memleketine olan özlemini yansıtırken sonraki on iki hikâyede Rize'nin tarihi geçmişi on yıllık dilimler halinde dile getirilmeye çalışılmıştır. Üstelik bu tarihi süreç 16. yüzyıla kadar geri dönülmek suretiyle zaman tüneli uzak geçmişe kadar uzatılmıştır. Ve Yarın başlıklı hikâyede ise ilin yakın geleceğine ufak bir pencere açılmıştır. Sırf bu bölümler kitap olsaydı herhalde adı Bir Zamanlar Rize'de olurdu. Son üç hikâyede ise sevimli dostlarımızdan Kedi Sarıbey'i" ve geçenlerde Rize'den Trabzon'a kadar yüzdüğü söylenen "Karadenizli dananın" başka bir versiyonu öykü edilmiştir.
Eserde Rize'yi Rize yapan her motiften söz edilmeye çalışılmıştır. Bu bakımdan kitapta Rize'nin her şeyi "Yeşil Altın Çay'ı" denizi ve balıkçıları deniz fenerlerini denizi kara yapan Ekrem Orhon'u uzak mahallelerin fedâkar öğretmenlerini Anzer balını ve yaylaları şehrin medarı iftiharı Rizespor'u atma türküleri gurbetçiliği kara sevdaları kemençeyi horonu fazlasıyla bulacaksınız.
Ben inanıyorum ki "Yeşil Mavi Hikâyeler'den" sonra Trabzonlu bir yazar çıkıp "Bordo Mavi Hikâyeler'i" yazarken Ordulu bir yazar da "Mor Beyaz Hikâyeler'i" kaleme alacak ve bu halka genişleyerek bütün yurda yayılacaktır. Söz gelimi Sivaslı bir hemşehrimiz "Altıncı Şehir'den Hikâyeler'i" Amasyalı bir arkadaşımız da "Yedinci Şehir'den Hikâyeler'i" yayınlayabilecektir.
Böylece Anadolu'nun asıl ruhunu yakalayan kendi insanımızı abartıya kaçmadan ve güler yüzlü bir anlatımla kendi özüyle hikâye eden bir edebiyat akımı yeşerecektir.