Akıcı sağlıklı doyum veren bir iletişimi özlemeyenimiz var mıdır? Yanıt çok açık değil mi? Oysa yaşadığımız hemen her zorluğun rahatsızlığın ardında yanlış anlamalara düş kırıklıklarına derin yaralara yol açan iletişimsizliği buluyoruz. Başkalarıyla kendimizle yaşamla iletişimimiz çoğu zaman büyük bir bölümü kireçlenmiş bir borudan akmaya çalışan bir suyu andırıyor.
Dile getirilemeyen istekler korkular yansıtılan talepler maruz bıraktığımız ya da bırakıldığım manipülasyon kol geziyor hayatlarımızda. Kendimizi karşımızdakinden ayırt edemiyor başkalarının aynasında benliğimizi yitiriyor ya da onları adı konamamış boşluğumuzda yitiriyoruz...
Durum bu kadar mı umutsuz? Hiçbir şekilde! Bir bilgenin güzel öğüdündeki gibi: Karanlık bir odaya girdiğimizde oraya buraya çarpıp yara bere içinde kalmamak için eşyaların yerlerini bin bir zahmetle ezberlemek yerine ışığı yakın!
Bu kitap tam da bunu yapıyor. Değişmez kabul ettiğimiz pek çok iletişim güçlüğü ve beraberinde getirdiği ağır yüklere farkındalığımızı açarak ışık tutuyor. Çözümün oracıkta yanı başımızda olduğunu gösteriyor. Bunun ardından bize düşen yolumuza el yordamıyla değil çevremizi ve önümüzü görerek güvenle devam etmek...