Elinizdeki kitabın temel amacı 18. yüzyıl devrimleriyle başlayan toplumsal eşitlik hareketinin sanayi toplumlarındaki toplumsal hiyerarşiyi nasıl etkilediğini ve ayrıca modern sanayinin gelişiminden nasıl etkilendiğini ele almaktır. Bu iş öncelikle modern sosyal sınıfların doğasını araştırmayı ikinci olarak iki temel sanayi toplumu tipinde ortaya çıkan sosyal tabakalaşma biçimlerindeki değişimleri karşılaştırmayı ve bu değişimleri açıklamayı üçüncü olarak eşitlik ve toplumsal hiyerarşi fikirleri arasında bir yüzleştirmeyi gerektirir. Eşitlik karmaşık bir sanayi toplumunun koşullarında ulaşılabilir bir ideal midir? Veya tersine bu türden bir toplumda hangi eşitsizlik türleri ve düzeyleri kaçınılmaz mantıklı ve hatta arzu edilebilirdir?
Bu sorular kaçınılmaz olarak sınıfsal yapıya içkin olanların yanı sıra diğer eşitsizlik türlerini tartışmaya yöneltse de sınıfın merkezî bir öneme sahip olduğunu ve etkisinin tüm eşitsizlik sistemine yayıldığını ileri süreceğim. Ayrıca temel düzeyde toplumsal eşitliğin eşit haklar ve özgürlükler yapısının kalıcı ve geriye dönülemez bir biçimde yerleştiğinin düşünülebileceği hiçbir tarihsel dönem olmadığını iddia edeceğim. Sosyalist toplumların ve daha az belirgin olsa da bazı kapitalist toplumların deneyimleri daha fazla eşitlik hareketinin her zaman tersine dönebileceğini siyasal iktidarın yeni ayrıcalıklar yeni seçkinler ve yeni sınıfsal yapı biçimleri yaratabileceğini ve pekiştirebileceğini göstermektedir. Buradan öğrenmemiz gereken şey eşitliğin ikiz kız kardeşi özgürlük gibi sürekli üzerine titremeyi gerektirdiğidir.