Reşit İmrahor'u biliyor musunuz? Bir zamanlar üç cins şair böyle tek bir ad altında yazıyorlardı. Kısa sürede de ünlendiler: İzzet Yasar Mustafa Irgat Ahmet Güntan. Sonradan Mustafa Irgat'ın yerini Enis Batur aldı. ("Nil" şiirini unutamıyorum.)
Bilinmezlik bir ilkeydi onlar için: belki de Pessoa'yı okumuşlardı. İzzet Yasar ve Mustafa Irgat bütün has şairler gibi uzun zaman yazmadan yaşayabiliyorlardı. İzzet Yasar Mustafa Irgat gibi kapalı bir şairdir. Neredeyse ikisi de şimdiye değin kullanılmayan bir dille yazıyorlar. İzzet'in poetikası da böylece giderek dil oldu. (Lacan'ın "Yazılar"ını cebinden düşürmemesi boşuna değildir.) Bugün İzzet Yasar bir başına kapalı çetin lanetli bir şiiri sürdürüyor. Nerdeyse anlaşılmak paylaşılmak istemiyor gibidir. Ya gerçek mi? Onun için şiirde asıl gerçek gerçek olmamakta yatar çünkü.