Hayatımızın en kısa zaman dilimi en güzel en masum en temiz yıllarıydı çocukluğumuz... Oyunlarda yenilmek kadardı üzüntülerimiz düştüğümüzde dizimizin kanaması kadardı acılarımız en sevdiğimiz oyuncağın kaybolması kadardı kayıplarımız. Büyümek istedik hep hemen büyümek. İsterken acıların kırgınlıkların üzüntülerin de büyüyeceğini bilemedik!
1970'lerde Ege'nin bir orman köyünde yaşayan çocukların hayalleri ve ufukları nereye kadar gidebilirdi ki? Elektriğin telefonun olmadığı aşıdan yoksun bir köyde iğneleri bile köyün imamları tarafından yapılan çocuklar ne kadar sağlıklı olabilirdi? Hastalıktan çok çaresizlikle yanlış tedavilerle büyümeye çalışan çocuklardan kaçı ayağa kalkıp oyunlar oynayabilirdi ki? Ülkenin doğusundan doğal afetten kaçan bir aile kötü kaderinin ne kadarını geride bırakabilirdi? Bozkırda evladını sonsuzluğa uğurlamış bir annenin feryadı çam ve meşe ağaçlarıyla kaplı dağlarda yankılanıp ne kadar içimizi yakabilirdi?
Birbiri için çarpan iki kalbin önünde hangi engeller durabilirdi? Puslu havalarda avlanan kurt ay ışığında sürüye saldırıp büyük sevdanın önüne geçebilir miydi? İrfan da bu köydeki çocuklardan biriydi. Peki o ne kadar değiştirebilecekti kaderini? Yaşadığı köyden daha büyük bir ufku olan İrfan'ın gözünden bir köy ve yarım kalmış hayatların hikâyesi...