"Kocaman bir de ağzı vardı yazarın; gezegenin ağır uğultusunu öğütüp sindirmek için. Yaşamın kolay lokma olmadığını küçük yaşta anladığından onu ufak anlara ayırıp ufalayarak üstesinden geliyordu. Ağzının içinde dönen dil değil de radulaydı sanki. Yaprakları öğüten binlerce pütürcük sayesinde beslenebilen salyangozun ağzındaki o dişlidilden o sadık kılıç kuşanmış ordudan. Sözcükleri parçalamasına anlamları bir kazı makinası gibi delik deşik edip sindirime hazır hale getirmesine yardımcı olan radulası ile her şeyi ufalıyor soruları geçiştiriyor cevapları öğütüp havaya saçıyordu. Organik bir hayat hazım makinesi. Gereksiz sözcükler sarf etmekten onu alıkoyan bir de gardiyanı vardı bu ağzın: Kara bir pipo."
Sevgi Can Yağcı Aksel salyangozları seviyor. Arkalarında bıraktıkları ışıl ışıl pırıltılı yolları sarmal biçimli sonsuz döngülü kabuklarını... Tıpkı küçük ve sihirli salyangozlar gibi kahramanlarının da yolculuğu otoyollarda yahut meşhur caddelerde büyük sokaklarda değil gözden kaçmış haritalarda yer bulamamış sokaklarda ansızın önlerine çıkan yollarda geçiyor. Bu yollarda kaybolmak da yere kapaklanmak da mümkün gördükleri karşısında şaşırıp mutlu olmak da. Bazen ağladıkça ufalanıp kabukları aşınıyor bazen de gümüş rengi izler bırakıyorlar. Aksel hepsini bize incelikli hafif ve muzip bir dille anlatıyor.