Klâsik Türk edebiyatı XVIII. asırda devletin içinde bulunduğu sosyal hareketliliğin bir sonucu olarak değişmeye başlar. Gelenekselleşmiş kuralların bağlayıcılığından kurtulan bu dönem şiirinin iki temel izleğinden biri Mahallileşme üslubudur. Bu üslubun da etkisiyle şiirde kullanılan ögeler çeşitlenir. Günlük konuşma dili argo meslek jargonlarından gelen kelimeler de şiirde görülür. Bununla beraber şairler yaşadıkları coğrafyayı değerlendirmeye ve şiirlerinde kullanmaya başlarlar. İmparatorluğun çeşitli bölgelerinde olan şehirler şiirde ismen geçmeye başlar. Tekrar edilmekten dolayı tüm orijinalliğini yitirerek sıradan hayaller hâlini almış benzetmelerin dışına çıkılır.
Ebûbekir Celâlî XVIII. asrın ikinci yarısında yetişmiş şairlerdendir. Doğum yeri ve tarihi bilinmeyen şair aynı zamanda dönemin Anadolu kadılarındandır. 1818 yılında İstanbul'da vefat eden şairin şiirleri Mahallileşme üslubunun etkilerini taşır. Büyük ölçüde Bosnalı Alâeddin Sâbit Sünbül-zâde Vehbî ve Sürûrî mektebinin takipçisi olan Ebûbekir Celâlî'nin kültür birikimiyle hayal gücünün derinliğini söyleyiş gücünün inceliğiyle birleştirdiği görülür. Kaleme aldığı tarih manzumeleriyle devrindeki pek çok tarihî olayı kayıt altına alan şairin şiirleri bugün de zevkle okunabilecek niteliktedir.