Herkesin bir hikâyesi vardır. Yarısı malum yarısı muallakta olan bin bir hikâye... Hikâyelerin yarısı hep muallakta olur ya işte bu hikâye de öyleydi. Önce var sayılan kaleler sonra topçu atışları yıkıldı. Kesildi. Kesildik. Hikâye devam etti. Etmeye mecbur gitmeye mahkûm bekleyeni olan bir tren gibi... Girizgâhtaki afili cümleler ne bana yakışırdı ne aileme. Zaten layıkta değildik! Bu hikâye bizim hikâyemizdi ya da sadece benim!"