"Devasa eserleri düşündükçe
Yazdıklarım
Yıldız ışığına nispetle yıldızböceğinin ışığı gibi
Öyle göründü gözüme
El çek bu yazma işinden dedim kendime
Sonra bu bana gökte yıldızları ayı görüp
Odayı aydınlatan bir mumu söndürmek gibi geldi
Ve dedim kendime
Her mumun aydınlatacağı karanlık bir köşe vardır mutlaka
Boş yere bir şey yaratmayana şükrettim
Ve yine dedim
Işığını hor görme
Zaman olur
Bir mum bir yıldızın fitilini tutuşturur
Kim bilebilir"
Bir ırmak kıyısında oturursun hani. Bir kayanın üstünde. Bir yanda su akar bir yanda kafanda düşünceler. Derken bir balık fırlar ırmaktan. Düşer kucağına. Sonra bir tane daha bir tane daha.
Ne ırmak sana aittir ne de balıklar. Yanisi şu ki dostlar bu şiirlerin de o balıklardan farkı yok. Demem o ki ben de bu şiirlerin bir okuruyum. Yaptığı heykele tapan bir heykeltıraş yanılgısıyla değil tabii. Bazen eleştirel bir gözle bazen de bana ne mesaj veriyor diye. Her kitap bir evdir. Bu kitap da öyle. Kapısı kapalı değil kapısı aralı bir ev. Buyurmaz mısınız?..