Aydın bir Osmanlı ailesine mensup olan Suat Derviş gazeteci ve yazar kimliğiyle Türk basın ve edebiyat dünyasında iz bırakmıştır. Nazım Hikmet'e: "Bir kere eğemedim bu kadının başını" mısraını yazdırtacak kadar mağrur; bir toplantıda Reşat Fuat Baraner'in karısı olarak takdim edilince: "Ben Suat Derviş'im. Kimsenin karısı olarak yad edilemem" diyecek kadar özgürlüğüne düşkündür. Hayatı boyunca "yegâne servetim biricik iftiharım ve ekmeğim" dediği yazarlığını başının üstünde taşımıştır. Hayat mücadelesini hep kendi başına vermiş bu mücadelede çok ağır bedeller ödemiş fikirlerinden dolayı yargılanmış mahkûm edilmiş çok çile çekmiş ama kimsenin gölgesine sığınmamıştır.
Suat Derviş romanlarında Türkiye'nin bir döneminin panoramasını verir. Mekân çoğunlukla İstanbul'dur. Anlattığı kimi zaman buhranları iç çalkantıları ve mutsuzluklarıyla baş etmeye çalışan bir kesimin kimi zaman yaşam kavgasında olan küçük insanların hikâyesidir. İstanbul hızla yozlaşıp çehre değiştirirken bu değer yozlaşmasının oluşturduğu bir insan profili Derviş'in romanlarında belirir. Bu kitap Derviş'in roman dünyasına inip onu romancı kimliği ile tanıma ve anlamayı amaçlamaktadır.