Batı'da sanayi devriminden önce başlayan hegemonyacı politikalar yakın döneme damgasını vuran küreselleme politikaları ile tekrar yeni bir ivme kazanmıştır. 1970'lerden sonara gelişen özelleştirme uygulamaları ve piyasallaştırılan kamu yönetimi sistemleri yeni iletişim ve enformasyon teknolojileri ile kültür siyaset güvenlik ve gözetim odaklı olarak yeniden yapılandırılmaktadır.
Osmanlı Devleti'nin ekonomik bakımdan çöküşünü emperyalizmin ülkeye girişinin temel belgesi olarak değerlendirilen 1838 Ticaret Antlaşması'nın sağladığı ve bu antlaşmanın gerçekleştirilmesindeki devlet yöneticilerinin rolü siyasal açıdan zayıflamasına dair de temel bir anahtar oluşturmaktadır. Bir dönüm noktası teşkil eden ekonomik düzeni ve ilişkileri yapılandıran bu antlaşma(lar) ilerleyen süreçte siyasi hukukun temellendirilmesi yönetsel yapının düzenlenmesi askeri sistemin yenilenmesi dahil kurumsal çerçevede yapılan yeni düzenlemelerin özüne dönük olarak siyasal-hukuksal gelişmenin yönünü belirleyecektir. Batı modeli siyasal sistemin "anayasa" yolu ile Türkiye'ye taşınması çabaları hep suni ve sorunlu olmuştur. Osmanlı-Türk anayasa tarihinin ilk anayasası olan 1876 Kanun-i Esasi'si dış baskı ve etkilerle yapılırken ilanı sürecinde yaşanılan olaylar bu yargının açık delilini oluşturmaktadır.
Anayasa yönetim tarihimiz içinde toplumu yukardan aşağıya düzenleyerek yönetmenin bir aracı olarak ele alınmıştır. Bu yaklaşım biçimi ile anayasa belgesi tüm sorunların nedeni aynı zamanda da bütün sorunların çözümü olarak görülmektedir.
Bugün karşılaşılan küresel eksenli bütün ekonomik politik ve diplomatik saldırıların iç politikada ittifak bloğu oluşturmasının muhalif kesimler bakımından önemli gerekçeler(i) arasında "anayasa"nın yer aldığı görülmektedir. İtirazın kaynağını 2017 Baharında anayasa değişikliği ile getirilen "Cumhurbaşkanlğı Hükümet Sistemi" oluşturmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki 1982 anayasası bir "darbe anayasasıdır" revize edilerek bu zehirli virüsden kurtulmak mümkün değildir "yeni bir anayasa yapılmalıdır" itirazını dile getiren (sol) aydınlar iktidarın yeni anayasa arayışı karşısında hep 1982 metnine sıkı sıkıya sarılmışlardır. Onun kurucu iradesini adeta kutsamışlardır.
Yeni model ister "otoriter" isterse de "demokratik" olarak değerlendirilsin değişiklik anayasaya eklenen bir ilavedir temel ve orijinal metin 1980 darbesinin ürünü 82 Anayasasıdır. 1982 Anayasası sözü ve ruhuyla "başkanlık sistemine giden yolu" döşemiştir. Nasıl mı? Bu sorunun cevabı kitabın içinde "1982 Anayasasının şifreleri" olarak yer almaktadır.