Bilge Kral gence: "İşte hayatın gizemi ve mutluluğun kaynağı budur elindeki iki damla yağı yitirmeden etrafına bakabilmeyi öğrenmektir." der.
- Ben dedim üzgün ve pişman bir sesle ben hem yağı döktüm hem de hiçbir şeyi göremedim.
- Ben de dedi ihtiyar ben de...
...
-Nereye ihtiyar? Beni bırakıp nereye? diye bağırıyordum. Ama bütün ses içime doğru yükseliyordu. Dalgaların kıyıya vurduğundaki ses ile bir martının iki gvaklaması belki de iki martının birer kez gvaklaması- dışında bir şey duyulmuyordu. İhtiyar silüet gibi geldiği yerden silüete dönüşerek karanlıkta kaybolup gitti. Belki bir saate yakın sakin sakin oturdum. Bu kadar boş kalıp hiç sıkılmamış olmama bile şaşırmadım. Işık hızındaki trene binmiş yolcuyu düşündüm bir salise. Bir salise de zehrini içip ölmeyi bekleyen Sokrates'i. O kalan zamanını dostlarıyla sohbet ederek geçirmişti bense karanlığa bakarak geçiriyorum...
Melâle kapılandan akla tutunana okula gitmemişinden profesörüne fakirinden zenginine... yaşamın hastalıkla eşitlediği farkındalık için bir vesile verdiği yoksunluk ya da pişmanlık duygusu içindeki insanların hikâyeleri... kimimizin zaten çoktan yaşadığı kimimizin yaşayacağı hikâyeler...