Simone Weil'ın felsefesi ve fikir dağarcığını ortaya çıkaran eşsiz üslubu zihin açıcı olmaktan da ziyade bir manevi sohbeti dinliyormuş hikmetli bir bilgenin dizinin dibinde tecrübelerine kulak misafiri oluyormuş hissini veriyor. Ne anlatırsa anlatsın anlattığının Türkçenin havsalasına ve ruhuna denk düşen bir yanı olması hasebiyle çevrilen metinlerin makus talihi olabilecek mana kayıplarına uğramıyor aksine Türkçeden içre pekişiyor.
Bizim düşünce havzamızın dostu olmuş Weil'ı yaşadığı çağın felsefi temayülünün ve dünyasının oldukça dışında aykırı denebilecek bir yerde durmasından ötürü Batı felsefesi tarihi içinde bir yere oturtmak da oldukça zor. Bu büyük zihni hakkıyla tanımak ise bizler için bir ödev niteliğinde.