İnsanı unuttuk mu?
Cinsiyetlerimiz bizim hapishanelerimiz mi?
İnsan insanı nasıl istismar ediyor veya insan nelere maruz kalıyor?
Cinsiyetlerimizi bize bahşedilen "doğal" bir olgu olarak değil bir istismar veya inisiyatif aracı olarak mı yaşıyoruz?
Kolektif bilinçaltımızdaki kodlamalar önyargılar etiketlemeler ezberler her şeyi belirli şablonların içinde görmeye mi mecbur ediyor bizi?
Ama durun!
Bütün bu sorulardan yola çıkarak kalıplaşmış olanı bozmaya kararlı bir yazar 6 öyküsüyle ezberlerimizi allak bullak ediyor.
Bu kitapta hiçbir karakterin cinsiyeti belli değil.
Kitaptaki her öyküde kahramanın cinsiyetini bilmeden okumaya başlıyoruz. Bazı işaretler elimizden tutsa da okuma adeta bir serüvene dönüşüyor. İşte öykülerdeki sihir de burada başlıyor. "Şu kadın olmalı" dediğimiz yerde hemen bir burgaç gibi zihnimizi delen başka bir soru geliyor; "Neden erkek olmasın!" Ya da tam tersi.
Yazar cinsiyetleri saklayarak insanı öne çıkarmaya çalışıyor.
Bu hikâyeler okura yeni bir deneyim vaat ediyor.
Her hikâye ayrı bir dünyanın içinde kaybolmamızı ve yolumuzu yeniden bulmak için durup hapishanelerimize dönüştürülen kimliklerimizin ötesinden bakmamızı sağlıyor.