"Birdenbire ufukta kaybolan güneşin ardından etrafa çöken alacakaranlığı aydınlatan havai fişek fıskiyeleri ve rengârenk lambaların efsunlu ışığında Mozart yükseldi. Müzik köşedeki beyaz güllerle süslü kameriyeden geliyordu. Çalan ellilerine yaklaşan çok güzel sarışın bir kadındı. Üstünde uçuk pembe bir tuvalet vardı. İçerde hazırlanmasını tamamlayan Esinti onu daha görmeden daha önce birkaç kez kısacık süreler gördüğü Mete'nin ablası Elif olduğunu anladı. Babasının kolunda nikâh masasına yaklaşan Esinti'nin gelinliği çok sadeydi. Tek süs başındaki çiçek ve Ela Hanım'ın taktığı pırlanta kolyeydi. Davetlilerden takı yerine hayır kurumlarına bağış yapmaları istenmişti.
Bu arada bahçenin bir kıyısına kurulan uzun büfenin çevresindeki kalabalık ve masaların arasında dolaşan garsonların sunduğu kanepeleri atıştıranlar yavaş yavaş nikâh masasının karşısındaki sandalyelerde yerlerini almıştı. Esinti'nin şahidi Selma Mete'ninki ise amcası Cevat Bey'di. Bunu duyan Selma yaşlı adamla ilgili yıllar önce ortalarda dolaşan bir dedikoduyu anlatmıştı. Çünkü Selma her şeyi bilirdi. "