İşlemediği bir suçun faturasını ödemeye mahkûm edilmek insanın başına gelebilecek en bedbaht durumlardan biridir. İnsanlık tarihi kadar eski bir suç biçimi olan iftira bireyler ve toplumlar için büyük bir tehdittir ve tarih bu konuda yaşanmış acı tecrübelerle doludur. Özellikle peygamberler insanları Allah hakkında iftirada bulunmaktan vazgeçmeye onun emirlerini yerine getirmeye davet ederken uğradıkları iftiralarla toplumları karşısında zor durumda bırakılmışlardır. Kime yönelirse yönelsin iftira dünyanın her köşesinde insanların daima yüz yüze bulunduğu bir büyük tehlikenin çirkin yüzünden başka bir şey değildir. Esasen bütün iftiralar insanların şeref ve haysiyetlerini incitmektedir. İffete yönelen iftiraların meydana getirdiği hasar ise diğerlerinden çok daha özel bir anlama sahiptir. Nitekim iftiradan sonra geriye kalan en önemli eser kuşkudur ve iffet üzerine düşen şüphe gölgesi diğer iftiralardan çok farklı bir nitelik taşımaktadır. İslam hukuku bu çerçevede ortaya atılan insanı yaralayıcı her türlü isnada ispat zarureti yüklemiş başta iffeti hedefleyen biçimi olmak üzere tüm iftiralara karşı hassas bir tavır almıştır.