Banu Özyürek çok ilgi çeken ilk kitabı Bir Günü Bitirme Sanatı ile kuşağının güçlü temsilcilerinden gür seslerinden biri oldu. İkinci kitabı Poz etki alanını genişletiyor.
Daha gözü pek daha müdanasız daha sert metinler.
Bir yandan mırıl mırıl konuştuğunu sandığımız karakterler öte yandan bize karanlık taraflarımızı gösteren hatırlatan kahramanlar. İlk kitabından aşina olduğumuz karşıtlıklarla beraber:
Safdil bir hüzün neşeli alınganlık...
"Kalk. Ayağa kalk. Kendime böyle emir veriyorum. Yürü. İleri yürü. Çök. Kalk. Çök sırtını dik tutarak kalk. Unutmak için sürekli bunları yap. Ya da benzerlerini yap. Yemek ye şimdi diyorum. İçini doldur. Midenden göğsüne hani o boşluğu hissettiğin yere bir kanal vardır da yediklerinden vitaminler iyilikler güçler kuvvetler tahayyüller ve teselliler orayı doldurabilecek herhangi bir şeyler umutlar ve proteinler toz olur uçuşur boşluğuna doluşur bir de bakmışsın sofradan kalkarken artık o var. Var olmasa bile yokluğu yok en azından."
Kentlilerin de hakiki dertleri tasaları neşeleri acıları vardır. Özyürek işte buradan konuşuyor.
Poz edebiyatımızın taptaze özgün seslerinden birinden müthiş bir jest!