Batılı araştırmacılar Osmanlının son dönemlerinden itibaren etnik veya dini azınlık olarak gördükleri kitleler üzerine ideolojik ve taraflı bir bakış açısıyla mezhepler tarihçiliği faaliyetleri yürütmüşlerdir. Oryantalistler özellikle Osmanlının dağılma sürecinde Osmanlı toplumunda yaşayan Müslüman topluluklar Yezidilik Nusayrilik Dürzilik Bahailik gibi mezhebi gruplar üzerine çalışmalarını yoğunlaştırarak eski ve yeni farklı dini gruplar üzerine dikkatleri çekmeye çalıştılar. Yapılan bu çalışmalarla bu toplulukların farklı hüviyetlerini etnik ve dini ayrışmalarını ön plana çıkararak mensubu bulundukları Osmanlı toplumundan onları ayırmayı koparmayı hedeflemişlerdir. Bunun sonucu olarak mezhepsel çalışmalar adeta sömürgeciliği desteklemiş etnik ve dini farklılıklara bağlı olarak birçok etnik ve dini unsurun Osmanlı devletinden ayrılmasına hizmet etmiştir. Bu durum ise farklı mezhepsel yapıların uluslararası siyasetin konusu haline gelmesine sebep olmuştur.
Oryantalistlerin Anadolu'da üzerinde en çok çalıştığı topluluklardan birisi de Alevîlerdir. Batılı araştırmacılar Alevî ve Bektaşîler ile ilgili çalışmalarında Alevîlik ile Hristiyanlık arasında bir bağ kurarak Alevîliğin İslam dışı bir oluşum olduğuna vurgu yapmakta etnik ve dini irtibatlar kurarak Alevileri Anadolu'da İslam öncesinde yaşayan halkların devamı olarak görmeye ve böyle tanıtmaya dönük bir gayreti müşahede etmekteyiz. Bu amaç doğrultusunda literatür oluşturma yoluna da giderek Alevîlik hakkında marjinal bir argüman ileri sürmüşleridir. Gün geçtikçe temel kaynaklarından uzaklaşan Alevîlik Batılı araştırmacıların da yorumu eklenince çözümlenmesi oldukça zor bir yapıya dönüşmüştür. Bu açıdan ilahiyat uzmanları tarafından Batı'da yapılan çalışmalar da dikkate alınarak bu konuya gösterilmesi gereken ilgi ihmal edilirse Türkiye toplumunun asli bir unsuru olan Alevîler yakın tarihte bir azınlığa dönüşebileceklerdir. Geçmişten beri İslam ümmeti içinde ortaya çıkan siyasî ve itikadî fırkaların tarihi ve görüşleri incelendiği gibi Anadolu'da var olan Alevîlik ve Bektaşîlik de tarihsel ve kültürel boyutlarıyla İlahiyat Fakültelerinin İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalında araştırılmaya ve değerlendirilmeye ihtiyaç duyulan konulardan biri olarak önemini korumaktadır.