2015 Nobel Edebiyat Ödülü'nün sahibi Svetlana Aleksiyeviç'in önemli eserlerinden Son Tanıklar 1941 Haziran'ında başlayan Nazi işgalini çocuk olarak yaşamış insanların öykülerine odaklanan etkileyici bir sözlü tarih çalışması...
İsveç Akademisi Svetlana Aleksiyeviç'e Nobel Ödülü verdiğinde yazarın "yeni bir edebi tür" yarattığını belirtmiş eserlerini de "duyguların ve ruhun bir tarihi" sözcükleriyle betimlemişti. Aleksiyeviç uzun bireysel monologları farklı seslerin duyulduğu bir kolaja dönüştüren özgün dokümanter tarzıyla kendilerine nadiren konuşma fırsatı verilen yaşantıları da çoğu zaman ülkenin resmi tarihine karışarak yitip giden sokaktaki insanların hikâyelerini kayıt altına alıyor.
Son Tanıklar'da Aleksiyeviç 1941'de güneşli bir yaz günü başlayan ve 1945'e gelinene dek SSCB'de yirmi milyonu aşkın insanın hayatını kaybetmesine yol açan Nazi işgali ve II. Dünya Savaşı dönemini o zamanı çocuk olarak yaşamış insanların tanıklıklarıyla aktarıyor.
Kuşaktan kuşağa aktarılarak Sovyet insanının kaderini sonsuza kadar değiştiren bu büyük travmanın uzak köylere küçük şehir ve kasabalara ormanın derinliklerine sığınmış korku dolu anne ve çocuklara kadar tüm Sovyet coğrafyasına nasıl yayıldığını o günlerin çocuklarının deneyimleriyle anlatan kitap belki de en çok hep büyüklere özgü kahramanlıklarla kayıplarla özdeşleştirilen savaşın asıl olarak çocukları bir anda ne büyük acılarla büyüttüğünü büyümek zorunda bıraktığını gözler önüne seriyor. Neredeyse hepsi babasız hatta kimi zaman da annesiz büyümüş oyuncaklarla oynamak yerine bomba gümbürtüleri olunca kulaklarını kapamayı öğrenmiş güzel çikolatalar şekerlemeler yerine ot yemiş toprak yemiş hatta ev hayvanlarını sokak hayvanlarını yemek zorunda kalmış çocukların öyküleri savaşın ne kadar büyük acılara yol açabileceği konusunda bize bir kez daha uyarıda bulunuyor.
"Vaktinde Dostoyevski şöyle bir soru atmıştı ortaya:
Eğer masum bir çocuğun gözünden tek damla yaş dökülecekse barışın mutluluğumuzun ve hatta yeryüzünde ebedi uyumun sağlanması ve temellerinin güçlü bir şekilde atılması için yaşanacakla mazur görülebilir mi? Sorusunu yine kendi yanıtlamıştı Dostoyevski; hiçbir ilerleme hiçbir devrim o gözyaşının dökülmesini haklı gösteremez.
Hiçbir savaş. O gözyaşı damlası her daim her şeyden kıymetlidir.
O tek damlacık gözyaşı...
"Köyde hiç çocuk kalmamıştı. Sokakta beraber oyun oynayacak kimse yoktu..."