Şiir için kadim bir tür derler. Ben "aykırı" diyorum onun için edebiyatın en aykırı çocuğu. Her kitap kendince bir ses ise onunkisi çığlıktır. Bir yangın gibi sahibini terk edip en korunaklı kulaklara ulaşır:
"altıncı duyum suriye sınırında ölü bulundu
öksüz çocukların yüzünde basılıyor artık gazeteler"
"bazen bir türküye benziyor acı
bazen de bir türkiye"
Her kitap kendince bir sokağın aynası ise onunkisi uçurumun ağzıdır. Tehlikelidir ve gidilmesi yasaktır. Bu çocuk sokaklarda büyümekle kalmamış sokakları da büyütmüştür:
"bir sokağı en güzel / gidilen sevgili tarif eder
bir sokağa en çok / erken gelen yakışır
bir sokağı en çabuk / çocukluğum geçer
daha bu sabah aklımdan geçtin koşarak"
Ve aşkları da sancılıdır bu aykırı çocuğun. Radikal bir başlama çizgisinden bilgece bir bitiş çizgisine ulaşır. Yorgun kutsal ve nefes nefese:
"yaralamak değildi / yara almaktı niyetim
şu acıyı ucundan tut da dışıma çıkaralım
içimden geldiğin gibi yazdım"
"emeklemeden yürümeye çalışmaktır aşk
koşmak kimin haddine"
Bu kitap bu aykırı çocuğun söylemeye çalıştıklarıdır.